Social Icons

Pages

11 Mayıs 2013 Cumartesi

Türkiye ilk kez otizm plat

Türkiye ilk kez otizm plat***unun girişimleriyle 'dünya otizm günü'nü kutladı
TÜRKİYE İLK KEZ OTİZM PLAT***UNUN GİRİŞİMLERİYLE 'DÜNYA OTİZM GÜNÜ'NÜ KUTLADI


Türkiye`deki 16 sivil toplum örgütünün bir araya gelmesiyle oluşturulan Otizm Platformu tarafından ‘‘Dünya Otizm Farkındalık Günü’’ kapsamında Taksim`deki Elite World Hotel’ de düzenlenen basın toplantısında konuşan Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkan Yardımcısı Reyhan Gazel, oğlunun da otistik olduğunu, bu nedenle yıllardır mücadele verdiğini belirtti



Otizmin 3 yaş öncesinde kendini gösterdiğini, çocukta göz temasında, dil gelişiminde, toplumla adaptasyonda sorunlar yaşanabildiğini dile getiren Gazel, otistik çocuğu olan ailelerin psikolojik olarak zor süreçler geçirdiğini de ifade etti



Türkiye’de otistik çocuklara özel eğitim verecek uzman konusunda eksiklikler bulunduğunu kaydeden Gazel, " Özürlüler İdaresi Başkanlığı olarak otizmle mücadelede, her tür sıkıntının çözümünde aktif olarak işin içinde olacağız Tüm çocuklarımız mutlu, üretken ve yaşamda aktif olana kadar da mücadeleyi bırakmayacağız Çünkü, tüm özürlü vatandaşlarımızın fonksiyonel yetersizliklerinden kaynaklı olarak yaşadıkları eşitsizliği ortadan kaldırmak, üretken olmalarını sağlayarak istihdamlarını gerçekleştirmek, bağımsızlıklarına destek verecek imkanlardan yararlanmalarını temin etmek özürlülük politikamızın önemli bir parçasıdır" dedi

Otizmin Türkiye'de yeni bilinmeye başladığına dikkat çeken Reyhan Gazel, bu nedenle bir çok alanda sıkıntı yaşandığını anlattı Bu sıkıntının giderilmesi için, otizm konusunda sağlık ocaklarında ve ana çocuk sağlığı merkezlerinde, hastanelerde tüm doktorların bilgilendirilmelerinin gerekliliğinin altını çizen Gazel, otizm tanısı almış çocukların ailelerinin planlı ve kapsamlı bir şekilde otizm konusunda, gelişim özellikleri, sağlık, eğitim ve bakımı alanlarında bilgilendirilmelerinin önemine vurgu yaptı

Gazel, "Otizm tedavisinde en önemli şart, erken tanı ile birlikte başlayan erken eğitim sürecidir Otizmli çocukların okul öncesi eğitimlerini okul öncesi eğitim kurumlarında bireysel ve grup eğitimleri ile kaynaştırmaya hazırlık esasına göre yapılması gereklidir" dedi



Gazel, ‘‘İnsanlar çocuklarımızdan korkmasın Bizim çocuklarımızdan kimseye zarar gelmez Onları anlamaya ve destek olmaya çalışın’’ dedi Ayrıca Gazel, Özürlüler İdaresi Başkanlığı olarak 15 yaşından büyük otistik gençleri meslek edinme kurslarına yönlendirmeyi amaçladıklarını, yoğun olarak bunun çalışması içerisinde de olduklarını dile getirdi



Gazel, amaçlarının engellilerin de diğer insanlar gibi topluma, hayata katılımda eşit haklardan yararlanmasının sağlanması olduğunu söyledi Gazel " Özürlülük alanındaki sorunlar sadece özürlülerimizi ilgilendirmiyor, tüm toplumu ilgilendiriyor Bu alanda yapılan tüm çalışmaların optimum düzeyde uygulanması için toplumsal tutumlar ve katılım oldukça önemlidir" dedi


Türkiye'de ilk kez kutlanan Dünya Otizm Günü’nün ve Nisan Ayı Dünya Otizm Farkındalık Ayının otizm alanında ciddi bir farkındalık yaratacağından emin olduğunu belirten Gazel, Otizm Platformuna destek veren sivil toplum kuruluşlarına ve herkese teşekkür etti

23 Nisan 2013 Salı

Beyindeki Ayna Nöronlar

Yeni araştırma, ayna nöron aktivitesinin yedi yaşında tamamen geliştiğini iddia etmektedir. Bilimadamları, insanların yüz ifadelerini okumanın ve onların niyetlerini yorumlamanın beyindeki benzer aktiviteden çekilebileceğini belirtiyorlar.

Size inzâl olan bilgide şu vardır: Allah işaretlerinin inkâr edildiği ve onlar hakkında uygunsuz konuşulduğu ortamda oturmayın; başka bir konuya dönülmedikçe! Aksi hâlde kesinlikle siz onların misli (benzeri) olursunuz. (Bu uyarıyı “ayna nöronlar” bilimsel bulgusuyla bütünleştirelim. Bu âyet aslında bir MUCİZE’dir ancak günümüz bilimsel çalışmalarıyla tespit edilen bir gerçeği 1400 küsur yıl önce vurgulaması nedeniyle. A.H.) Allah ikiyüzlüler (münafıklar) ile hakikati inkâr edenleri cehennemde bir araya getirecektir… Nisâ Sûresi, Âyet 140 ALLAH İLMİNDEN YANSIMALAR, ’’B’’ KAPSAMINDA KURÂN’A BAKIŞ, AHMED HULÛSİ

(http://www.ahmedhulusi.org/kuran/)

‘’ Beyinler çeşitli frekanslara açık alıcı-vericilerdir, tıpkı çeşitli frekanslara açık radyo alıcıları gibi… Dolayısıyla o beynin alıcı frekanslarına uygun dalga yayan, hiç tanımadığı kişilerden gelen dalgaları da alırlar farkında bile olmadan… Sonra da “aklıma geliverdi”, derler! Nereden?! Burada, konuyu bilen kişilere, “Mirror neurons” – “ayna nöronlar” işlevini hatırlatalım… Asırlar öncesinde, “ayna nöronlar” işlevinin insanlardaki açığa çıkışına şöyle işaret edilmiştir toplumlar tarafından: “Üzüm üzüme baka baka kararır”! Evet, beraber olduğunuz kişilerin veya içinde bulunduğunuz toplumu oluşturan beyinlerin yaydıkları “dalga”lar sizin beyninizde akis bulur ve o yönde programlanmaya tâbi tutulursunuz. İyi veya kötü…Rasulullah, kendisine inananlara, çokça “salâvat” getirmelerini tavsiye etmiştir. “Kesinlikledir ki Allah ve melekî kuvveleri Nebî’sine yönlenmektedir. Ey iman edenler siz de Ona yönlenin ve teslim olun, selâmet bulun” uyarısı işte buna işaret eder. “Allah’’ ismiyle işaret edilen, tüm varlığı yaratan hakikatin “nokta”sındaki varlığı; ve O’nun isimlerinin özelliklerinin açığa çıkışı olan melekî kuvveler, “nübüvvet” dediğimiz sistemin gerçeklerini, ”sünnetullah”ı okuma hâline yönlendirir O’nu… Siz de O’na yönlenerek, O’ndan yayılan bu frekansı alıp, “ayna nöron”larınızın bu “dalga”ları (gelen yayını) değerlendirmesi suretiyle selâmete erin”; denmektedir belki de Kurân-ı Kerîmdeki bu âyette! (özden gelen bilginin bilinçte açığa çıkması için oluşan işlev = yusallune). İşte bu yüzdendir ki, kişi, ne kadar çok Rasûlullah (aleyhisselâm)a yönelir ve O’nu anarsa, salâvat getirirse, o nispette O’nun ruhuyla, bilinciyle bağlantı kurup, o yayın kanalından kendisine bilgi akmaya başlar; kapasitesi kadarıyla da bu gelen bilgiyi değerlendirir.Hazreti Muhammed Mustafa (aleyhisselâm)dan gelen “bilgi” ile “sünnetullah”ı daha iyi fark ederek; sistemin gerçeklerini idrak etmeye başlar ve yaşamına bu gerçeklere göre yön verir. Bu de geleceğinin selâmet olmasını sağlar. Esasen bu olay, sadece O’na mahsus bir olay değildir; bu bir sistemdir!. Bir tür mekânizmadır!. Beynin sayısız işlevlerinden biridir.Kişiler, yaşayan veya boyut değiştirmiş kapsamlı ve kuvvetli bilinçlere (ruhaniyet sahiplerine) yöneldikleri zaman, o kişiden gelen dalgayı hiç fark etmeden alırlar ve “ayna nöronlar” ile bir şekilde değerlendirirler… ‘’ Ahmed HULÛSİ, !YENİLEN

*OTİZM NEDİR?

Otizm; üç yaşından önce başlayan ve ömür boyu süren, sosyal etkileşime ve iletişime zarar veren, sınırlı ve tekrarlanan davranışlara yol açan beynin gelişimini engelleyen bir rahatsızlıktır. Bu belirtiler otizmi, Asperger sendromu gibi daha hafif seyreden otistik spektrum bozukluğundan (OSB) ayırır. Otizm, kalıtımsal kökenlidir ancak kalıtsallığı oldukça karmaşıktır ve OSB’nin kökeninin çoklu gen etkileşimlerinden mi yoksa ender görülen mutasyonlardan mı kaynaklandığı çok açık değildir. Nadir vakalarda, doğum sakatlıklarına neden olan etmenlerle yakından bağlantılıdır. Diğer görüşlere göre ise çocuklukta yapılan aşılar gibi nedenler tartışmalıdır ve aşı kökenli varsayımların ikna edici bilimsel kanıtları yoktur. Yakın dönem araştırmaları otizmin prevalansını 1.000 kişiye bir ya da iki vaka olarak tahmin eder, aynı araştırmalardaki tahminlere göre OSB yaklaşık 1.000 kişide altı vakadır ve erkeklerde rastlanma oranı kadınlara göre 3, 4 kat daha fazladır. Otizm vakalarının sayısı 1980’lerden beri oldukça fazla oranda artmıştır. Bunun nedeni kısmen tanı koyma yöntemlerindeki değişikliklerdir, gerçek prevalansın artıp artmadığı anlaşılamamıştır. Otizm beynin birçok kısmını etkiler ama bu etkinin nasıl geliştiği çok iyi anlaşılamamıştır. Ebeveynler genellikle çocuklarının yaşamının ilk iki yılında belirtileri farkederler. Erken davranışsal ya da kavrayışsal müdahaleler çocukların kendine bakabilme yetisi ile sosyal ve iletişimsel yetiler kazanmasına yardımcı olabilir. Otizmin çaresi yoktur. Otistik çocukların çok azı erişkin olduktan sonra bağımsız yaşamakta, bunlardan bir kısmı bunda başarılı olabilmektedir. Bazılarının otizme bir çare aradığı, diğerlerinin de otizmin bir bozukluktan çok bir durum olduğuna inandığı bir otistik kültür ortaya çıkmıştır. (Kaynak: Vikipedi, Özgür Ansiklopedi)

ScienceDaily: (7 Kasım 2007)

Yakın zamandaki bulgular, araştırmacıların insanlar hem bir hareketi yaparken hem de o hareket yapılırken seyrettiklerinde aktif olan beyin hücrelerinin yeni bir sınıfı olan Ayna Nöronlar anlayışını hızla genişletmektedir. Bazı bilimadamları insanlardaki bir ayna sisteminin taklit etme yeteneğini ve bir lisana sahip olmamız, empati ve anlayış göstermemiz için olan sosyal davranışın temelini biçimlendirdiğini düşünmektedirler. O, konuşmanın gelişiminde de bir rol oynamış olabilir. Ayna nöronlar; hem bir hayvan davrandığında ve hem de o hayvan aynı hareketi seyrettiğinde ateşleme yapmaları dolayısıyla böyle isimlendirilmişlerdir. Sanki gözlemcinin kendisi davranıyormuşcasına ‘’Ayna’’ hareketi olarak düşünülmüşlerdir.

Geçen birkaç yıl içerisindeki ilerlemeler maymunlarda farklı türlerdeki ayna nöronları yeni bir biçimde tanımlamış ve bu ayna nöronların alt kümelerinin inceden inceye nasıl olabileceğini göstermiştir. Bundan başka yeni çalışmalar tedaviye yeni yaklaşımlar da ileri sürerek, otizm (içe kapanma) olarak bilinen sosyal iletişim rahatsızlığı olan çocukların beyinlerindeki ayna aktivitelerini hem anormal hem de normal olarak karakterize etmiştir. Emory Üniversitesi Tıp Okulu’ndan Dr.Mahlon De Long, ‘’Ayna nöronların çalışması alanında ortaya çıkan büyük heyecan; davranış, insan gelişimi ve nörogelişimsel hastalıklar hakkında pek çok yeni hipoteze götüren bulguların dolaylı anlatımlarından kaynaklanmaktadır. Beynin hareket planlama için sinyalleri aktardığı ve uyguladığı bölgelerdeki sinir hücrelerinin bir sınıfı olan Ayna Nöronlar, maymunlardaki el ağız hareketleri çalışmalarının yan ürünü olarak 11 yıl önce keşfedilmiştir. Araya giren yıllardaki Ayna Nöron araştırması, alanların çeşitli dizilimlerine genişlemiştir ve dolaylı anlatımlar, kişi ve zihin teorileri, şizofreni ve inme için olan tedaviler evrimsel gelişmeye neden olarak muazzam hale gelmişlerdir. Nörobilimi 2007’de sunulan bulgular; ayna nöronların alt kümelerinin elin erişim dahilinde yapılmış, gözlemlenmiş hareketler ve hayvanın kişisel alanı ötesinde olanlar arasında ayırım yaptığını göstererek maymunlar üzerinde yapılan yeni bir araştırmayı dahil etmektedir.

Tübingen Üniversitesi’nden Dr.Peter Thier, çalışmasında ayna nöronların bir grubunu bir maymun farklı objeleri yakaladığında ve maymun aynı objeleri bir insanın yakaladığını seyrettiği zaman elektrodlardan gelen hem yakındaki hem de daha uzaktaki tek sinir hücresi aktivitesini kaydederek belirlemiştir. Maymun objeleri aldığı zaman aktif olan sinir hücrelerinin aşağı yukarı yarısı kadarı, onu bir kişi öyle yaptığını seyrettiği zaman da belirmiştir.Thier, burslu araştırma akademi üyesi Antonio Casile ve Doktora öğrencisi Vittorio Caggiano tarafından desteklenmiş ve Parma Üniversitesi’nde Giacomo Rizzolatti’nin laboratuarında onlarla birlikte dikkatle çalışmıştır.Onlar, bu teyit edilen ayna nöronların yalnızca ‘ulaşma uzaklığı içerisinde’ olarak tanımlananının, maymun kendi kişisel alanında bir aktiviteyi seyrederken de aktif olduğunun farkına varmışlardır. Diğerleri sadece maymunun kavramasının dışında bir yerde yapılan hareketlere yanıt vermiştir. Thier ve çalışma arkadaşları, bu öncelikli aktiviteyi 22 sinir hücresinde veya ayna nöronların yarısında kaydetmişlerdir. Ayna nöronların diğer yarısı kavrama hareketinin maymuna ne kadar yakın olduğuna bağlı olmadığının aktivitesini göstermiştir. Bu aşamada fonksiyonel bir rol hâlâ bir tahmin olsa da; Thier ayna nöronlardaki bu yakınlık durumu-belirli aktivitenin etrafımızda ne olduğunu gözlemlediğimizde önemli bir rol oynayabileceğini veya diğerlerinin niyetlerini anlamak ve ortak davranış için bir dayanak olarak hizmet edebileceğini ileri sürmüştür. Thier, ‘’Bu nöronlar gözlemcilerin direkt olarak etkileyebileceği diğerlerinin davranışını veya onun etkileşimde bulunabileceğini kodlayabilirler,’’ demiştir. Diğer bulgular da ayna nöron aktivitesinin diğer insanların yüzle ilgili ifadelerini ve hareketlerini yorumlamak için bir araç olduğunu göstermiştir fakat o, onların düşünceleri ve niyetlerini deşifre etmek için yeterli olmayabilir.

Çalışmalar, belirli Elektroensefalogram’lardaki (EEG) veya ‘Mu Ritimleri’ olarak bilinen beyin dalga modellerindeki 8-13 hertz frekansı veya her saniyede dalgalanan değişiklikleri gözden geçirmiştir. Beynin hareket için ve Sensorimotor Korteks olarak bilinen uyarıcıyı (Stimuli’yi) hissetmesi için bildirdiği sinyallerle direkt olarak bağlantılı kısmındaki EEG kayıtlarına dayanan yakın zamandaki bulgular, Mu Ritimlerinin tipik olarak beynin Premotor Bölgelerindeki ayna aktivitesi tarafından baskılandırıldıklarına işaret etmektedir. Her nasılsa bu, otizmli olan çocuklarda meydana gelmemektedir. Bunun sonucu olarak yeni çalışma; yüzü okumak ve diğerlerini anlamanın bu çocukların beyinlerindeki gelişme için alternatif bir strateji olduğunu ileri sürmektedir.

California Üniversitesi, San Diego’dan Dr.Jaime Pineda aynı doğrultuda olan iki çalışmayı sürdürerek diğer insanların ya dolaylı veyahut lisana-dayalı teorik kavramların hareketlerini ve niyetlerini değerlendirdiğimiz yolları destekleyen bir veya iki teoriye olan kanıta katkıda bulunmayı hedeflemiştir.Pineda, ilk önce beyin dalga aktivitesinin modellerini incelemek için EEG kayıtlarını kullanarak çeşitli yüz ifadeleri yapan insanların yalnızca göz çevresini gösteren fotoğraflarına bakması istenen 23 yetişkinle çalıştı. Üç ayrı denemede deneklerden fotoğraflardaki insanların ya duygularını, ya ırkını veyahut da cinsiyetini saptamaları istendi. Daha sonraki görevde, denekler üç-panolu resim taslağı şeridine baktılar ve deneklerden dördüncü resim taslağını tamamlayan şeridi (ya fiziksel hareketler serisinin sonucu olarak ya da bir objeyle etkileşimde olan bir insanın sonucu olarak) seçmeleri istendi. Örneğin hücresinin penceresini ortadan kaldıran bir tutuklunun art arda olan seyrini ve daha sonra da yatağına bakmasını; tutuklunun uyurken, esnerken veya bir ip yapmak için yatak çarşafını kullanırken olan görüntüsü takip edebilir. Doğru olarak cevap verme, resim taslağı karakterinin gereğine uygun niyetlere veya fiziksel objelerin nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamaya bağlıydı. Pineda, çalışmalarını yarısı otizmli olan 7 ila 17 yaş arası 28 çocukla tekrarladı. Diğer yarı ise tipik, gelişmekte olan çocuklardı. Yetişkinlerle olan çalışmaların kayıtları, ‘Mu’ Baskılandırmasıyla veya ayna nöron aktivitesi arasında ve her iki görevin doğruluğu için korelasyon gösterdi. Aslına bakılırsa, yüz ifade görevi esnasındaki ‘Mu Ritimlerinin Baskılandırılması’ insanların ifadelerini okumanın ve onların niyetlerini yorumlamanın beyinde benzer aktiviteye çekebileceğini ileri sürerek resim taslağıyla olan egzersizdeki doğrulukla bağlantılıydı.Tipik olarak gelişen çocuklardan gelen kayıtlar ayna nöron aktivitesinin 7 yaşından itibaren tamamen geliştiğine işaret ederek, iki görev esnasında da baskılandırmanın benzer modellerini gösterdi.

Aksine, otizmli olan çocuklardan gelen kayıtlar ‘Mu’ Ritimlerinin her iki görev esnasında da artmış olduğunu göstermiştir. Artış, ayna nöron sisteminin devreden çıkmış olduğunun bir işaretidir. Oysaki çocuklar görevi hâlâ yapabilmekte oldukları için Pineda, ‘’Otizmli olan çocukların yüz ifadelerini anlamak için ve diğer insanların zihinsel durumlarını yorumlamak için ayna-nöronsuz dayanaklı kopyalama stratejilerini, bir alternatifi geliştirdiklerini varsayıyoruz,’’ demiştir. Pineda, bu dengeleyici stratejilerin artakalan ayna nöron işlevinin engellenmesine yolaçtığını ileri sürmektedir. Bu sonuçlar, otizmin tedavilerinin gelişiminde uygulanabilir. Pineda ve onun grubu, bu sistemdeki işlevi başarılı bir şekilde tekrar normal hale getirmek için Nöro-Geribilgi akışını kullanmaktadırlar. O da, onların ‘Mu’ Baskılandırmasını daha çok tipik gelişmekte olan beynin böyle bir eğitimi takip etmesinin karakteristiği olarak görmelerindendir. Pineda, ‘’ Bulgularımız ayna nöronların otizmde yok olmadıkları fikriyle tutarlıdır. Onlar aksine uyarıcıya (Stimuli’ye) anormal olarak karşılık verenlerdir ve daha geniş sosyal-idraksal beyin devrelerinin içerisinde anormal bir şekilde bütünleşmişlerdir,’’ demiştir. Bu düşünce, Ayna Nöronların uyarıcıya (Stimuli’ye) uygun bir şekilde yanıt vermesi için yeniden alınan eğitimin ve normal olarak daha geniş devrelere entegrasyon yapmanın otizm’in sosyal semptomlarını azaltabileceğini ifade etmektedir. Pineda, ‘’Beyin aktivitesini kaydetmedeki gelişmeler, onu tekrar eden gözle bir hareketi gözlemlemediğimizde bile ayna sistemlerinin aktif olduklarını göstererek bulguları mümkün hale getirmiştir,’’ demiştir.

Cardiff Üniversitesi’nden Dr.Suresh Muthukumaraswamy, ayna sisteminin belirli hareketleri izlediğimizde hatta ayrı bir görev üzerinde konsantre olduğumuzda bile aktif hale geldiğini keşfetmiştir. Daha önceki araştırmaya dayanan sonuçlar; beyindeki motor sisteminin bir kişi bir hareketin yapıldığını gözlemlediğinde öğrendiğini ve diğerlerinin de bu beyin mekanizmaları aracılığıyla taklit etmek için öğrendiğini ileri sürerek aktif olduğunu göstermektedir. Muthukumaraswamy, ortalama 29 yaşa sahip 13 yetişkinle çalışarak beyin aktivitesini Magnetosefalografi (MEG) aracılığıyla kaydetmiştir. Bu görüntüleme tekniği, sinir hücreleri tarafından yayılan zayıf manyetik alanları ölçmektedir ve Muthukumaraswamy aktivitedeki değişiklikleri 275 yerden kaydederek saniyenin her 600’ünde birini izleyebilmiştir.

Muthukumaraswamy, “MEG 20 yıldan fazladır varolsa da; donanım, programlama sistemi ve veriyi analiz etmek için kullanılan algoritmalar daha önceden mümkün olandan çok daha detaylı bir analize izin vermektedir,’’ demiştir. Beyin aktivitesi denekler pasif olarak parmak hareketlerinin art arda sıralanımını, tekrar etmeleri isteneceklerini bildikleri hareketleri izledikçe, oynayan parmakların sayısını topladıkça ve kendilerinin hareketlerin dizilimini canlandırdıkça kaydedilmiştir. Bu kayıtlardan gelen sonuçlar, denekler hareket dizilimini yaptıklarında ve onu bir başkası yaparken izlediklerinde de benzer aktiviteyi göstermiştir. Buna ilaveten Muthukumaraswamy, deneklerin daha sonra yapacaklarını bildikleri hareketleri gözlemlediklerinde ve pasif izlemeyle karşılaştırıldığında kullandıkları parmakların sayısını topladıklarında da beynin motor aktivitesini düzenleyen bölgelerinde artan aktivite farketmiştir. Muthukumaraswamy, “Bu veri, dikkat belirli motor aktivitesine yöneltilmese bile genellikle pasif gözlemle bağlantılı dikkat tarafından insan ayna nöron sistemlerinin aktivitesinin arttırıldığını ileri sürmektedir. Sonuçlarımız ayna sistemin herhangi aynı zamanda meydana gelen bir göreve rağmen aktif kaldığını ve bunun için belki de otomatik bir sistem olduğunu ileri sürüyor,’’ demiştir. Muthukumaraswamy, “Normal insanlardaki ayna sisteminin özelliğinin iyi bir bilimsel anlayışının önemli olduğunu, çünkü bunun ayna sisteminin normal olarak işlev yapmayabileceği otizm gibi olan kliniksel hastalıkları anlamaya yardımcı olabileceğini de,’’ ilave etmiştir.

EEG kayıtlarına dayanan diğer bulgular, otizmli olan çocuklardaki normal ayna aktivitesinin ilk kanıtını sağlamaktadırlar: Otizmli olan çocuklara aşina olan insanlar, tanıdık olmayan insanlar yapmadığı halde beynin ayna bölgelerini normal modellerde harekete geçirebilirler. Önceki araştırma ‘Mu Ritimlerinin’ bir denek gözlemlemiş olan aktif kişiyle belirlendiğinde bastırılmış olduğunu göstermiştir.Bu çalışmaya dayanarak California Üniversitesi, San Diego’dan Dr. Lindsay Oberman; otizmli olan çocukların ayna sistemindeki yanıtının iki farklı faktörünün rolünü incelemiştir.Yarısı otizmli olan 26 erkek çocuğunun olduğu bir gruba altı video gösterilmiştir. Üç video sosyal etkileşimin değişen seviyelerini temsil eden imajları göstermiştir: İki sıçrayan top, kendilerine bir top atan üç insan ve birbirlerine top fırlatan üç insan ve ekranda olmayan izleyici. Videoların diğer seti, deneklere çeşitli düzeylerdeki yakınlığı göstermiştir: Ellerini açan ve kapatan yabancılar, aynı el hareketini yapan aile üyeleri ve kendileri de aynısını yapan denekler. Başlıktaki 13 elektroddan gelen EEG kayıtları, en büyük ayna nöron aktivitesine işaret ederek ‘Mu Aktivitesinin’ en çok denekler kendilerinin videolarını seyrettiklerinde baskılanmış olduğunu göstermiştir. Denekler tanıdık insanları videoda seyrettiklerinde ve en azından yabancıları seyrettiklerinde ölçümler her iki grup için de kısmen daha düşük bir seviyede olan baskılanmayı göstermiştir. Bu, normal ayna nöron aktivitesinin otizmli olan çocuklar yabancıları değil de; aile üyelerini seyrettiklerinde uyandırılmış olduğuna işaret etmektedir. Oberman, ‘’Bu nedenle Ayna Nöron sisteminin fonksiyonel olmadığı kısmen doğru olabilir. Muhtemelen otizmli olan kişiler, tipik bir çocuğun sisteminin yanıt vermesinden çok daha fazla aktifleştirmeyi gerektirmektedir,’’ demiştir. Ayna nöron sistemi ‘’benim gibi’’ gören gözlemcinin uyarıcısına (Stimuli’sine) tepki gösterebilir. Eğer durum buysa, Oberman ‘’ Bu belirlemeyi muhtemelen karakteristik kişiler gözlemlenen uyarıcıya yanıt olarak bu bölgelerin devreye girmesi sonucunda tüm insanlara (hem tanıdık hem tanıdık olmayan) uygulayabilirler. Halbuki, otizm spektrumundaki kişiler sadece tanıdık kişileri (kendileri de dahil) gözönünde bulundururlar,’’ demiştir. Oberman, otistik çocuklardaki normal ayna nöron aktivitesi için olan bu kanıtın bu durumlardaki ayna sistem işlev bozukluğunun tanıdık olmayan insanları, şeyleri ve kişisel anlam belirlemede bir bozulmayı yansıttığına işaret ettiğini ileri sürmüştür. Otizm’in karakteristiği olan tanıdık olmayan insanlarla bağlantılı eksikliklerin, işlev bozukluğu olan ayna nöron sisteminin bir nedeni veya sonucu olup olmadıkları ise belirsizdir.

12 Nisan 2013 Cuma

Otizme Eşlik Eden Durumlar


Otizm, birçok hastalıkla ilişkilidir. Ancak henüz herhangi birinin otizmi ortaya çıkaran temel bir hastalık olduğu kanıtlanmamıştır.
Dikkat edilmesi gereken noktalardan biri otistik bozukluğun en ağırdan en hafife giden çok farklı şiddette biçimlerinin varlığıdır. Çok ağır biçimlerinde epilepsi, saldırganlık, uyku sorunları gibi ek sorunlar daha sıktır. Bu olgularda sıklıkla otizme eşlik eden ve neden olan başka hastalıklar vardır.
1- Zeka Geriliği
Zeka özürlü bazı çocuklar tüm kriterleri karşılamamakla birlikte, otistik özellikler gösterebilirler. Aynı zamanda, otistik çocukların bir çoğu zeka geriliği görülmektedir. Otizmin ağırlığı zeka düzeyi, çocuğun konuşma yeterliliği ve zihinsel yetilerindeki bilişsel esneklikle; yani öğrendiklerini genelleyebilme yetisi ile ilgilidir. Otistik çocukların %70-90′ı mentalretarde olup tüm hastaların %50′sinde zeka seviyesi 50′nin altındadır. Ağır otistiklerde tüm belirtiler olanca şiddetiyle görülürken, hafif otistikler zamanla konuşabilirler, göz teması kurarlar ve normal eğitim alabilirler.
2- Dikkat Bozuklukları
Sıkıcı bir faaliyeti uzun süre sürdürebilirler.
Aynı videoyu defalarca izleyebilirler.
Kısa dikkat süresi ve aşın hareketlilikleri vardır.
Normal faaliyetten çabuk sıkılır; bir etkinlikten bir diğerine atlarlar.
Ortak dikkat yoktur. (Bundan kasıt: çocuğun bir başka kişi ile bir nesneye ya da bir faaliyete odaklanamaması)
3- Epilepsi
Otizmin seyrine ait diğer ilginç bir durum da otistik regresyondur. Otizm tanısı alan çocukların en az 1/3′ünde otistik regresyon görülür. Otistik gerileme bazen epilepsi nöbetleriyle ilişkilidir. Otistiklerin %30′unda epileptik nöbetler vardır. Bu nöbetler, yetişkin yaşa kadar ortaya çıkar. Ergenlik ve genç erişkinlik çağındaki otistik çocukların üçte biri en az iki epilepsi nöbeti geçirir. Çocukluk yaşlarında nöbetlerin yüzdesi daha yüksektir. En sık başlama yaşı ise bluğ çağıdır. Nöbetlerin varlığı, merkezi sinir sistemindeki örselenmeyi gösterir. Bebeklikte başlayan ‘bebeklik nöbeti’ olarak anılan nöbet türü de otistik belirtilere neden olur.
Rapin (l998),180 otistik çocuk ile bir araştırmada, %30 çocukta nöbet görüldüğünü, bunlardan % 11′ine epilepsi tanısı konulduğunu, %17′ sinin epilepsi tanısı olmadan nöbet geçirmiş olduğunu, geri kalan %5′ inde nöbetin uyarıldığını bildirmektedir.
Otistik çocuklarda her nöbet tipi görülebilir. Nöbeti olan çocuklardan uzun süreli uyku EEG’si yapılanlarda 3. ve 4. uyku aşamasında birçoğunun “belirsiz epilepsi” geçirdiği saptanmıştır.
4- Öğrenme sorunları
Otistik çocuklar bazı genel öğrenme sorunları sergilerler ve tipik olarak bir alanda gelişip başka bir alanda gerilik gösterebilirler. Otizmi olan çocuk bazı alanlarda, örneğin hafıza gücü ve müzikal yeti gerektiren alanlarda çok başarılı olabilirken, okuma, bisiklete binme gibi başka alanlarda başarısız olabilir. Otistik bir çocukta ek özür olarak aynca işitme ve görme özrü olabileceği, bedensel engelli birinde otizmin de varolabileceği unutulmamalıdır. Bekleme sorunları ve iyi programlanıp yapılandırılmamış bir zamanı geçirme konusunda zorluklan vardır. Öğrendiklerini genellemek için sürekli yönergeye gereksinim duyarlar. Motor yanıtları başlatmada gecikme olabilir. Başarılı oldukları alanlarda bazen kötü, kötü oldukları alanlarda ise bazen iyidirler. Bazılarında gelişmiş okuma yetisi vardır. Buna hiperleksi denir. Otistiklerin %10-20′sinin hiperleksik olduğu bilinir. Bu otistik çocuklar çok küçük yaşta, örneğin 2-3 yaşlarında kendi kendilerine okumayı öğrenirler ancak okuduklarından anlam çıkaramazlar. Ham bellek gerektiren veya uzak geçmişe ait bellek yetileri gerektiren işlerde başarılıdırlar.
5- Hiperaktivite
Dikkat kontrolünün tam gelişmemiş olduğu, özellikle zor gelen ya da zevk vermeyen durumlarda, dikkat üzerindeki denetimin iyice zayıfladığı durumların başında “hiperaktivite” gelir. Otizmli çocukların bazıları aşın hareketli olabildikleri gibi, bazıları hiperpasif denilecek ölçüde hareketsiz ve durgun olabilmektedir. Birçok otizmli çocukta hiperaktivite ile birlikte dikkat dağınıklığı da görülebilir. Otizimde de başlıca sorunun dikkati sağlayan sistemlerde olduğu sanılmaktadır. Hiperaktivite özellikle iki yaş civarındaki çocuklarda çok belirgindir. Bazı çocuklarda uzun süre devam eder ve başlıca sorunlardan biri olur. Aşırı aktif dönemleri zamanla hareketsiz etkinlik dönemleri izler. Bazende sadece belli ortam ve durumlarda aşırı hareketlilik görülür.
6- Tikler
Tiklerin bazen “stereotipi” adı verilen tekrarlayıcı hareketlerden aynlması zor olur.Tikler genellikle yüzde olur. Bazen de omuz silkme hareketi olarak görülebilir. Burun veya boğazını temizliyormuş gibi sesler çıkarabilirler. Tikler bazen kullanılan bazı ilaçların yan etkisi olarak da açığa çıkabilir.
7-Efektif Mutizm
Efektif mutizm çocuğun yaşına uygun ve normal bir dil gelişimi olmasına karşın çeşitli ortamlarda konuşmayı reddetmesi durumudur. Otizmle karşılaştırıldığında normal dil gelişimi olduğu halde çocuğun seçkili ortamlara göre konuşmayı reddetmesi, yineleyici davranışların olmaması ve sosyal iletişimin otizmde gözlenen oranda bozulmamasıdır.
8- Takıntı
Saplantı, kişinin isteği ve arzusu dışında gelen, kişide tedirginlik doğuran ve zihinden uzaklaştınlamayan ardı sıra tekrarlayan düşüncedir. Kişi bu düşünceleri zihinden uzaklaştırabilmek için çeşitli istem dışı tekrarlayan hareketler yapabilir. Buna “zorlantı”adı verilir. Otizmli çocuklarda da nesneleri bir düzene dizme, farklı renk ve şekildeki cisimleri gruplama, çeşitli anlamsız düşünceleri zihninden atamama gibi çeşitli saplantılar görülmektedir. Bunun yanı sıra, bazı nesnelere aşın bağlanma davranışı da otizmli çocuklarda göze çarpmaktadır. Bazen, aynı konuya ya da bir ayrıntıya takılırlar ve saatlerce bu konu hakkında konuşmak isteyebilirler. Sokak levhaları, araba plakaları, alfabe, sayılar, köprüler gibi birçok şey konu olabilir.
9- Korkular
Özel, uygunsuz korkuları olabilir. Bazen son derece tehlikeli bir durumda korkusuzca davranırlar. Çoğu kez de tamamen zararsız bir durumda aşın korku ve panik haline girerler. Bu durumun bazen geçmişe yaşanan bir olayla ilişkili olduğu görülür. Çocuk geçmiş olayın bir görüntüsünü ve bir anını duyguyla birlikte tekrar yaşar, yeni durumun o olayla ilgisiz olduğunu fark etmez.
10- Psikiyatrik Bozukluklar
Otizm başka ruh hastalıklarına yatkınlık sağlar. Yani otizmde eskiden bilinenlerin aksine başka psikiyatrik hastalıklara yakalanma olasılığı sıktır. Depresyon, mani, obsesif-kompulsif nevroz, panik atak sık görülür. Bu sorunlar ergenlik çağı ile birlikte daha belirginleşmektedir. Seyrek olarak otistiklerde daha sonra şizofreninin geliştiği görülür. Ama otizm ve şizofreni temelde birbirinden farklı hastalıklardır.
11- Yeme Sorunları
Katı yiyecekleri reddedebilirler, çiğnemeyebilir, çok seçici yiyebilirler, nadiren aşın yiyebilirler. Yararlı yiyeceklere tutkun olmaları beklenmez. Buna karşın çerez, cips gibi şeylere bayılırlar. PİCA denilen, yenilmez şeyleri bazen dışkılarını yeme görülebilir.
Otizmin temel bir özelliği olan yeniye direnç gösterme yiyecekler için de geçerlidir ve yediklerini çeşitlendirmek uzun süre olanaksız olur. Tat konusundaki hassasiyetleri o kadar çokturki içtikleri suya veya yedikleri gıdaya karıştırılacak en küçük bir maddeyi bile fark ederek yemekten vazgeçebilirler. Çocukların yeme sorunları sebat ederse uğraşmak gerekebilir. Ancak çocukların duygusal bağla bağlı olan anneler için hele de bizim kültürümüzde mücadele etmek çok zordur. Yapılacak işlerden biri yemek zamanları dışında yemesi istenmeden önce çocuğa sırasıyla yiyeceklerin gösterilip tanıtılmasıdır. Çocuğun o yiyeceği eline alması incelemesi istenebilir. Ağzına götürmesi, tatması vb. teşvik edilebilir. Ama kesinlikle yemesi istenmez veya ima edilemez. Yani onun için panik yaratanduruma dereceli olarak alışması beklenmelidir.
12- Uyku Bozuklukları
Otistiklerde uyku sorunları çok olur. Sık uyanma, uyandıktan sonra durdurulamayan ağlama nöbetleri, geç yatma veya geç kalkma veya gibi sorunlarla karşılaşırlar. Geç yatıp çok erken kalkma veya sürekli anneyle yatmak isteme gibi değişik sorunlar görülebilir.
13- Duyu Sorunları
Çeşitli duyu sorunları görülür. Otizmi olan çocuklar bir veya birkaç duyudan (tat,dokunma,işitme,görme gibi) gelen uyanlara karşı bir tepki verebilirler veya tepkisiz kalabilirler, örneğin bir çalar saatin yumuşak sesinden dehşete kapılabilir fakat bir araba kornasının sesinden hiç rahatsızlık duymayabilirler. Bazı otistik çocuklar ve erişkinler ağnya karşı ileri derecede duyarsız yani acıya karşı çok dayanıklı olabilirler. Çok kuvvetli bir ışığa uzun süre gözlerini dikip kalabilir ya da çok hafif bir sesi saatlerce dinleyebilirler. Hareket eden, dönen ve parlak nesnelere uzun süre bakabilirler. Bazen ışıkla karşılaştıklarında gözlerini kapatırlar. Bazen kulaklarını tıkarlar. Bazen dokunmayı bazen dokunulmayı severler. Bazen de her iki durumdan da ileri derecede kaçınırlar.
Derin duyu sistemi; eklem, kas ve beden farklılığım kapsar. Otizmli çocuklar, genellikle büyük kas ve küçük kas becerilerinde yetersizlik yaşarlar. Bu beceriler derin duyu sistemi içine giren bozukluklardır. Otistik çocukların bir çoğu, bedenlerinin uzayda nerede olduğunu bilmezler. Buna bağlı olarak, bir traplen üzerinde zıplamayı ya da salıncakta sallanmayı rahatlatıcı bulabilirler. Otizmli birçok çocuk, becerileri ve davranışları günlük hayatlarına genellemede zorlanırlar.
14- Öfke Nöbetleri
Öfke nöbetleri,otizmli çocukların çoğunda iki-beş yaş arasında belirginleşmektedir. Küçük otistik çocuklar istediklerini ifade edemedikleri için, kendini anlatmanın verdiği zorlukla çoğunlukla öfke nöbeti geçirirler. Nöbet, çocuğun bir isteğinin yapılmaması ya da ortamda istemediği bir durumun oluşmasıyla açığa çıkabilir. Bazen öfke nöbetleri nedensiz ya da çok önemsiz görünen bir olaydan dolayı açığa çıkar. Çocuklar büyüdüklerinde öfke nöbetlerinin kontrol edilmesi daha güç olabilir. Çocuğun fiziksel gücündeki artış,onlara bakan ve eğitimleri ile ilgilenen kişiler için tehlike yaratabilir. Bazen periyodik olarak her gün aynı saatlerde gelebilir ve ne yapılırsa yapılsın teskin edilmesi söz konusu olmayabilir. Kararlı ve akılcı davranışlarla öfke nöbetleri önlenebilir veya sıklığı-şiddeti azaltılabilir. Sık öfke nöbetlerinde EEG yaptırılması gerekebilir.
15- Saldırganlık
Bazı otistiklerde saldırganlık belirgin bir davranış olabilir. Bu saldırganlık genelde aile yakınlarına ve kardeşlerine vurma, saç çekme şeklinde olabilir. Genellikle bir nedeni vardır. En çok görülen davranış problemlerinden biri de, kendisine zarar verici davranışlardır. Bu tip davranışlar; genellikle çocuğun kızdığı, endişelendiği ya da başarısız olduğu zamanlarda ortaya çıkmaktadır. Böylesi bir gerilimin çocukların ilişkilerini bozması, çevresindekileri çaresiz bırakması hatta korkutması da kaçınılmazdır. Aynca bu davranışlar otistik çocuğun öğrenme yaşantılarım da olumsuz etkileyecektir.
16- Motivasyon ve Dikkat Problemleri
Otizmli çocuklarda motivasyon problemleri sıklıkla görülür. Bu çocukların öğrenmeye motive olma ile ilgili problemleri akademik ve sosyal yetersizliklerden kaynaklanmaktadır. Otizmli çocuklarda, motivasyon problemlerinin yanı sıra dikkat ile ilgili problemler de vardır. Özellikle kendini uyarıcı davranışlara yöneldiklerinde, dikkatlerini bir noktada toplamaları oldukça güç olmaktadır. Dikkat sürelerinin yetersizliği ve dikkat dağınıklığı, yetersiz motivasyon ile yakından ilişkilidir. Dikkat problemi olan çocuklar, küçük bir detayı fark edebilirken, bütünü kavramakta zorlanabilirler. Bu çocukların dikkati aşırı seçicidir. Aşın seçiciliğin diğer bir örneğini ip uçlarının kullanımında yaşanan zorluklarda görürüz. Bu çocuklar karşılarındaki kişinin ifade etmek istedikleri görsel ve işitsel ip uçlarını anlamakta güçlük çekebilirler. Kişilerin yüz ifadelerini, jest ve mimiklerini anlamakla ilgili güçlükler yaşayabilirler.
17- Kendini Uyarıcı Davranışlara Yönelme
Otizmli çocukların çoğunda, tekrarlayıcı stereotipik davranışlar vücudu döndürme, sallanma, el çırpma, başını sallama, nesnelere hafif vurma ve çevirme, ışığa gözünü dikip bakma ve sürekli aynı şeyleri tekrar etme gibi vardır. Bu hareketlerin içinde bulundukları koşullardan bağımsız yaparlar ve başkalarının varlığında da bunlardan vazgeçmezler. Bu tür davranışların nedeni tam bilinmemektedir. Ancak sıkıntının arttığı durumlarda çoğalmakta bazen de neşe ve sevincin ifadesi olarak yorumlanmaktadır. Stereotipiler zeka düzeyi düşük otistiklerde daha sıktır. Bazı otistiklerde görülmeyebilir, bazılarında da yaşla azalır. Eğitimle azalabilir ama yoğun stereotipi, eğitimin yapılmasına da engel olur ve bazen ilaçlı müdahale gerekebilir.
18- Diş Gıcırdatma (Bruksizm)
Uyurken diş gıcırdatma üç- on yedi yaş arası çocukların % 15′inde görülmektedir. Diş gıcırdatmanın kesin nedeni bilinmemekle birlikte, bunaltı ve sıkıntı sonucu ortaya çıktığı düşünülmektedir. Otizmli çocukların büyük bir bölümünde diş gıcırdatma bazen geçici, bazen de devam eden bir özellik gösterebilir.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Sayfamızı Beğenmenizle
Mutluluk Duyarız